SURİYE?DE DEĞİŞEN TEHDİTLER VE TÜRKİYE?NİN ÇIKIŞ STRATEJİSİ
Dr. Nejat Tarakçı
Jeopolitikçi ve Stratejist
ntarakci@gmail.com
Suriye’de Durum
Başkanın güvenlik danışmanı Michael Flynn Trump göreve başlamadan önce, bölgede bir Kürt devletinin kurulacağını açıklamıştı. Ancak istifası 14 Şubat günü manşetlere düştü. Gerekçe olarak Rusya ile yakınlaşma konusunda yaptığı görüşmelerin bir kısmını amirlerinden gizlediği öne sürüldü. Ne olursa olsun 8 Şubat günü Rusya tarafından yapılan açıklamada PYD/YPG’ye ilave olarak PKK’nın da terörist olmadığını açıklanması, eski danışmanın Rusya ile ABD’yi Suriye’de ortak bir stratejide birleştirdiğini göstermektedir. Bu nokta o kadar önemlidir ki; Rusya tarafından yalanlanmayan bu karar, hem Türkiye’yi stratejik açmaza sokmuş hem de Fırat Kalkanı Harekâtının güvenliğini de tehlikeye düşürmüştür. Stratejik ortaklarınız veya müttefiklerinizle ortak bir hedef üzerinde veya dost düşman tanımında birleşemezseniz, karşıt konumuna geçmiş sayılırsınız. Bu söylemden sonra Rusya ile Türkiye’nin Suriye’deki fiili işbirliği, koordineli harekâtı veya zımnen göz yumulan stratejik veya taktik hareketlerinin sona ermesi beklenmelidir. Bundan daha da kötüsü çatışma riskinin artmasıdır ki; Rus uçakları PYD ve PKK konusundaki açıklamadan bir gün sonra 9 Şubat günü Türk askerinin bulunduğu binayı bombalamış ve dört askerimizi şehit etmiştir. Rusya, PYD’ye PKK’yı da dâhil ederek ABD’nin PKK’yı terör örgütü olarak kabul eden politikalarının da üzerinde çıkmıştır. Ancak ABD’nin de PKK ve peşmerge unsurları ile PYD’yi takviye ettiği, eğitim verdiği, tank dâhil ağır silah ve araçlarla donattığı dikkate alındığında Rusya’dan bir farkı olmadığı söylenebilir. Bugün Trump yönetimince yapılan açıklamada ABD, Rusya’nın Kırım’ı Ukrayna’ya iade etmesini istemiştir. Bu mesnetsiz ve jeopolitik ölçütlere son derece ters talep, buz üzerine yazı yazmaya benzetilebilir. Trump yönetimi gerek ekonomik, gerek dış politika alanında dünyayı ciddi bir belirsizliğe sürüklemiş gözüküyor. Rusya ile Suriye’de anlaşmış gözüken ABD’nin Kırım’ın geri verilmesini talep etmesi, Trump yönetiminin yeni Soğuk Savaş ortamını sürdüreceğini göstermektedir. Veya bu girişim Avrupalı müttefiklerini tatmin etmeye yönelik bir sanal adım olarak da nitelenebilir. Suriye sorununda, Rusya- ABD anlaşması gerçekse, Suriye’den sonra Türkiye’nin bekasına yönelik yeni plan ve stratejilerin de gündeme gelebileceği söylenebilir. Bu bağlamda Güney Kıbrıs Rum Yönetimi meclisinin 14 Şubat günü aldığı Enosis (Yunanistan’la birleşme) kararını da Türkiye’yi kuşatma stratejisinin yeni bir parçasını olarak değerlendirmek isabetli olacaktır. Bu karar, bölge için kriz potansiyeli olan son derece önemli bir karardır. Bunun anlamı Yunanistan’ın Kıbrıs’a askeri müdahalede bulunabilme yolunun meşruiyet kazanmasıdır. Bu bağlamda Türkiye’nin öncelikle Rusya ve ABD ile olan siyasi ilişkisini süratle gözden geçirmesi uygun olacaktır.
Türkiye’nin Yeni Yol Haritası
Türkiye Fırat Kalkanı Harekâtı ile 700 kilometre uzunluğundaki Suriye sınırından kendisine yönelen ve yönelebilecek potansiyel tehditleri önlemeyi hedefliyor. Bu harekâtta en büyük engel ve zorluk; Suriye’de işbirliği içinde bulunduğu Rusya ve Amerika gibi iki küresel güçle hem Suriye Kürtlerinin geleceği hem de statüsü hakkında tamamen ters düşmesidir. Suriye’nin bölünmesi kesinleşmiş gibidir. Artık geriye dönüş yoktur. Her halükarda Suriye Kürtleri Suriye genel çatısı altında da olsa otonom bir yönetime kavuşacaklardır. Türkiye, Suriye Kürtlerinin PKK ile işbirliği yaparak kendisine yönelik Kürt tehdidinin hem sayıca artmasını hem de coğrafi olarak genişlemesini önlemeye çalışmaktadır. Bu bağlamda Batı’daki Kürt gruplarını Afrin’de bloke etmiş, El Bab ve Menbiç ile de doğudaki Kürt gruplarını durdurmayı hedeflemektedir. Türkiye için en önemli kazanım, IŞİD sonrası Suriye’nin yeniden siyasal haritasının çizilmesinde mutlaka bir rolü olacağıdır. Şimdiden istenen, beklenen ve olmazsa olmaz sınır hatlarının belirlenmesinde fayda bulunmaktadır. Türkiye’nin ABD ve Rusya’nın PYD ve PKK konusundaki tutumu devam ederken Rakka Operasyonuna kara gücü ile destek vermesinin ulusal çıkarlar açısından bir kazanıma dönüşmesi oldukça zordur. Bu bağlamda Menbiç’in Türkiye’nin kontrolüne bırakılması şartına bağlı olarak sadece hava desteği veya kısmi kara desteği verilebilir. Bu noktada dikkat edilmesi gereken en önemli husus mutabakat metinlerinin (memorandum of understanding) askerler tarafından değil diplomatlar tarafından imzalanmasıdır. Aksi takdirde Türkiye Rakka operasyonuna katılmayı düşünmemelidir. Bu noktada gerek Rusya, gerekse ABD tarafından IŞİD’le mücadelede talep edilecek taviz görüntüsü altındaki bağlayıcı olmayan vaat ve istekler kesinlikle kabul edilmemelidir. Menbiç’e gelince, burada PYD/YPG’nin şehri tahkim ettiği ve Türk ordusuna karşı koymaya hazırlandığı bilinmektedir. Çatışma yerine Menbiç’in YPG olmaksızın PYD ile birlikte kontrolü pazarlık konusu yapılabilir. Böyle bir anlaşma Suriye Kürtlerinin bölge dışı emperyalist güçler yerine Türkiye’nin himayesinde yeni bir siyasi kimlik kazanmasına yardımcı olabilir. Çünkü Suriye Kürtlerinin Türkiye olmaksızın ayakta kalması ve yaşaması hemen hemen imkânsız gibidir. Böyle bir olumlu senaryo, Türkiye’ye hem ekonomik hem de güvenlik açısından büyük katkılar sağlayacaktır. En önemli faydası PKK terör örgütü ile Suriye Kürtlerinin birbirinden ayrılmasını ve PKK’nın Barzani bölgesinde giderek erimesi ve yok olması sonucunu sağlayacaktır. Türkiye, Rusya ve ABD’nin Suriye Kürtleri konusundaki politika ve tutumunu değiştiremeyeceğine göre üç seçenekle karşı karşıyadır.
· Birincisi işgal ve kontrol ettiği toprakları muhafaza ederek Suriye’de nihai sonucu bekleyecek
· İkincisi, Suriye Kürtleri ile PKK’yı desteklememeleri şartıyla yumuşama sağlayacak,
· Üçüncüsü, birinci seçenek tehlikeye girdiğinde için ABD ve Rusya’ya rağmen Suriye Kürtleri ile çatışmaya girecektir
Türkiye’nin Olası Çıkış Stratejileri
Türkiye artık Suriye’de çıkış stratejisi üzerinde düşünmeye başlamalıdır. Bu bağlamda uygulanması uygun olabilecek stratejik zaman takvimi aşağıdaki şekilde planlanabilir. Rusya ve ABD’ye PYD ve PKK konusundaki resmi görüşleri diplomatik olarak sorularak yazılı cevap istenmelidir. Alınan cevaplar;
· Türkiye’nin çıkarlarına uygun noktalar içeriyorsa mutlaka yazılı anlaşmaya dökülmeli ve kamuoyuna açıklanmalıdır. Aksi takdirde vaat ve sözlere itibar edilmemelidir.
· Türkiye’nin çıkarlarına uygun değilse;
· Cevaplar kamuoyuna açıklanarak her iki ülke ile olan siyasi ilişkiler hemen askıya alınmalıdır.
· Fırat Kalkanı Harekâtı hâlihazır haliyle durdurulmalı, kontrol altına alınan bölgelerin, savunma ve güvenlik ihtiyacı nedeniyle Suriye’de kalıcı ve kabul edilebilir bir barış sağlanıncaya kadar Türkiye’nin hâkimiyetinde kalacağı açıklanmalıdır.
· PKK ile mücadeleye içerde ve dışarda kesintisiz ve kararlılıkla devam edilmelidir. Görüşmeleri askıya alan ancak PKK ve türevlerine doğrudan ve dolaylı siyasi ve lojistik destek veren AB, hem BM’ler şikâyet edilmeli hem de ilgili ülkeler için Avrupa Ceza Mahkemesine suç duyurusunda bulunulmalıdır. Gerekirse PKK’ya destek veren ülkeler ile siyasi ilişkiler askıya alınmalıdır.
· Türkiye, NATO’nun siyasi kanadında kalırken askeri kanadından hemen çekilmeli ve kısa zamanda bağlantısız bir statüye geçmeyi planlamalıdır.
· Türkiye acilen mevcut kara ve deniz sınırları içinde ve KKTC’de savunma ve güvenliğini güçlendirici önlemleri artırmalıdır.
· İç Cephenin daha da güçlendirilmesi için, güvenlik sorunları çözülünceye kadar tüm siyasi partilerin görev alacağı geçici bir hükümetin kurulması konusu düşünülmelidir.
Sonuç
Türkiye’nin enerji başta olmak üzere dışa bağımlılığının yukarıda sıralanan olası eylem planının uygulanmasını imkânsız görenler veya inanmayanlar olabilir. Bunu düşünürken, ABD ve Rusya’nın Türkiye’nin stratejik ortaklığından mahrum kalmanın neye mal olacağını da düşünmeleri gerekir. Anadolu coğrafyası Türkiye’nin elinde kaldığı sürece, Ortadoğu’da, Kafkaslarda ve Hazar’da, Doğu Akdeniz’de, Karadeniz’deki bütün ülkeler Türkiye’nin yardım ve desteğine muhtaç olacaklardır. Hiçbir ülke Türkiye ’siz bölgelerinde rahat ve huzur içinde olamayacaktır. Türkiye tek başına ve bölge ülkeleri ile birlikte ekonomik olarak ayakta kalacak ve yaşayacak potansiyele sahiptir. Kısa vadede bazı zorluklar olabilir. Bunu karşılamanın en kolay ve tek yolu, Türk milletini içerde birleştirmek ve gerçeklere dayalı politika ve stratejilere yönlendirmektir.
2545 Görüntülenme Sayısı