• 3 Mayıs 2024 Cuma
İsmail Bey Gaspıralı?nın Kır 0 Yorum 2 BEĞENİ

İsmail Bey Gaspıralı?nın Kırım Tatar Türklerinin Millî Mücadelesine Etkileri

Dr. Ataalp PINARER
Dr. Ataalp PINARER
Yazar

       

 

İsmail Bey Gaspıralı’nın  Kırım Tatar Türklerinin Millî Mücadelesine Etkileri

 

     Bir grubun kültürünün ve varlığının keşfedilerek diğer grup üyelerine yayılması çalışmalarının yapıldığı ve bir bakıma millî harekette ilk kıvılcımların ortaya çıktığı zaman olan, Miroslav Hroch’un ‘A Evresi’ adını verdiği süreç Gaspıralı’nın zamanı ile önemli benzerlik taşımaktadır. Başta Gaspıralı İsmail ve onun etkilediği diğer birkaç entellektüelin kendi kültürlerine duydukları ilgi, zaman içinde duygusal bir bağlılık yaratarak geniş kitlelere yayılmıştır.

     Kırım Tatarları İsmail Gaspıralı ile başlayan uyanışlarından sonra, öncelikle Batılı bir sömürge gücü olan Rus İmparatorluğuna karşı, Chatterjee’nin bahsettiği manevi alanda, kültürel olarak asimile  olmamak için mücadele etmişler; siyasî hedefe yönelme ve bu kapsamdaki talepleri bunu takip etmiştir. Kültürel alanda reformlarla düzeltilmek kaydıyla, kendi öz kültürünün üstünlüğüne inanan; ancak Batı’ın modern olan maddi taraflarının alınmasını savunan Gaspıralı, bu anlamda Kırım Tatarlarını yeni fikirlerle buluşturma adına, Chatterjee’nin deyimiyle, kalkış evresinin ana sembolü olmuştur demek mümkündür.

     Diğer taraftan, Anthony Smith’in belirttiği, etnie yapılardan milletlerin oluşumuna giden yollardan Orta ve Doğu, Avrupa ile Ortadoğu, Uzakdoğu ve Afrika’da görülen, dikey (halksal) olanı Kırım Tatarları’ndaki milliyetçiliğin gelişimi ve Gaspıralı İsmail’in çalışmaları ile uyumlu görünmektedir.

     Bu millet oluşum türünde, bürokratik bir devlet yerine, seküler bir aydın ve entelektüel kesim, toplumu tarihi bir kültür topluluğundan millete dönüştürmek üzere çalışmıştır.

     Bulunduğu coğrafi mevki itibariyle, Doğu Avrupalı bir halk olarak kabul edilebilen ve aynı zamanda İslam kültürü ve Osmanlı geçmişi ile Orta Doğulu ve ilaveten, Altın Ordu İmparatorluğu geçmişi ile Asyalı bir halk olan Kırım Tatarlarının durumu bu çerçeveye uymaktadır. Millet oluşumu yatay olarak bürokratik devlet ve aristokrasi kanalıyla olmamış, halkın içinden doğmuştur. Rus Devleti’nin oluşturmaya çalıştığı, yurttaşlık bağlarına dayalı, farklı etnielerden oluşmuş (genellikle tercihen Ortodoks ve Rus dilli) bir Rus halkı projesi Kırım Tatarları üzerinde başarılı olamamıştır. Dini ve kültürel olarak egemen Rus halkından çok farklı özelliklere sahip olan Tatar halkı, din ve kültürlerine bağlılıklarını kaybetmemiş, bu bağlılık başta Gaspıralı ve onun teşvik ettiği yenilikçi cedit okullarından yetişen aydınların çalışmaları ve eğitim olmak üzere, diğer kanallar sayesinde, “bir millet oldukları” düşüncesinin hızla yayılarak kökleşmesine neden olmuştur. Burada, bürokratik güçler ile halkın arasında gizli bir mücadele görülmektedir. Bu; yukarıdan dayatılarak inşa edilmek istenen yurttaşlık milliyetçiliğine (Pratikte Ruslaşma ifade eden) dayalı bir anlayışa karşı, halkın kendi bünyesinde, etnik ve kültürel bir millet algısına tutunma refleksidir.

     Kırım Tatarlarının lideri ve kendi deyimleri ile yolbaşçısı Mustafa Abdülcemil Kırımoğlu, kendisi ile yaptığım mülakatta, İsmail Gaspıralı'nın güncel Kırım Tatar millî hareketine yönelik etkisi hakkındaki düşüncelerini şöyle açıklamıştı: “İsmail Gaspıralı kendi halkını kendi insanlarını karanlıktan çıkarmak için okullar kuruyordu. Ancak Kırım Tatarlarının vatanına dönmek için mücadele verebilecek kadar zor bir duruma düşeceği onun aklına bile gelmiyordu. Ama eğer Kırım Tatarlarının tarihinde böyle büyük isim olmasaydı, şimdi Kırım Tatar Milli Hareketi o kadar demokratik ve dünyada saygısı olan bir hareket olmazdı.”

     Sürgünde tekrar dirilen Kırım Tatarlarının millî mücadelesi, İsmail Gaspıralı'nın devrindeki duruma göre, gerçekten hayal dahi edilemeyecek şekilde, olumsuz ve zor koşulları barındırıyordu. Mustafa Kırımoğlu ve arkadaşları mücadelelerine Gaspıralı’dan çok çok gerilerde başlamışlardı. Ancak gelinen noktada, onun fikirlerinden büyük faydalar elde ettikleri gibi, mevcut sorunlarının çözümünde de onun görüşlerinin getireceği faydaları çok iyi idrak etmiş görünmektedirler. Mustafa Abdülcemil Kırımoğlu’na göre Kırım Tatar sorununu çözmenin tek yolu Sovyet Toplumunu demokratikleştirmekten geçmekteydi. Demokrasi yolunda gelişme sağlamak adına, Sovyet Birliği’ndeki diğer insan hakları eylemcileriyle ve millî hareketlerle işbirliği yapma çabaları, onun genel araştırmaları sonucu ortaya koyduğu; Gaspıralı'nın Demokratik bir Rusya hayali ile Rusya dâhilindeki diğer Türk Halkları ile işbirliği çabaları ile önemli parelellikler taşıyan düşüncelerdir.

     İsmail Gaspıralı kendi milleti için doğal haklarını arama yolunda çalışırken; aynı zamanda, evrensel ve hümanist değerleri kucaklayan, o zamanki Rusya topraklarındaki tüm millet ve halkların uygun demokratik bir ortam oluştuğunda barış içinde bir arada yaşayabileceğini düşünen ve bu anlamda idealist bir fikir adamıydı. Mevcut kanunlar çerçevesinde bıkmadan, sabırla bu yolda mücadele ettiği gibi, bu anlayışını Tercüman gazetesindeki makaleleri, neşrettiği kitapları ile gelecek nesilllere aktarmayı başarmıştı.

     Sovyetler Birliği’nin ilk yıllarında, Sultan Galiyev’in, Sovyetler Birliği’nin kuruluşunda Türk ve Müslüman unsurun, kendi birliğini oluşturmuş bir şekilde, “gönüllü katılım” temsiliyetini, katılımın şartlarını, ‘Rus olmayan’ın Rus ile eşit hukuku yönünde belirleme ve uygulamaya geçirme mücadelesi vermiş bir siyasî lider olduğu göz önüne alındığında; burada bahse konu “eşit haklara ve hukuka sahip olarak, bir arada yaşama” konseptinin Gaspıralı İsmail’in “genel bir Müslüman Türk-Tatar birliği” içinde, İmparatorluk dâhilinde eşit hak ve hukuka bağlı olarak yaşama” fikriyatına büyük ölçüde benzerlik göstermesi esasında fazla hayret uyandırmamalıdır. Çünkü Rusya’da, kendisinden sonra yetişen bütün Türk-Tatar aydın ve siyaset adamlarında Gaspıralı İsmail Bey’in açık etkisi tartışma götürmez bir şekilde mevcuttur.

     Gaspıralı’nın fikir dünyasının Kırım Tatarları, tüm Rusya Türkleri, umumî Türk Dünyası ve tüm insanlık âlemi için olmak üzere, dört farklı boyutu ve yönü vardı. Evrensel bir düşünceden, kendi memleketindeki soydaşlarının kurtuluşuna kadar farklı yansımaları olan bu düşünce derinliği, onun neden hâlâ çok değerli olduğuna bir delil teşkil etmektedir.

     Hiçbir millet, din ve insan grubunu küçümsememe, tüm inanç ve düşünceleri saygıyla karşılama, uğranılan tüm haksızlıklara rağmen düşmanlık ve kin gütmeme, şiddeti savunmama, legal her şeye, sınırları sonuna kadar zorlayarak, uyma ve bu kapsamda, hak arama onun temel retoriğidir. Bu retorik sonraki aydın kuşaklar ve millî hareketler tarafından da benimsenmiştir.

     05 Kasım 2013 tarihinde başlayan 37. UNESCO Genel Konferansı’nda; kültür reformu ve modernleşmede öncü isimlerden yayıncı ve politikacı İsmail Gaspıralı'nın Ölümünün 100. Yılının UNESCO’nun anma ve kutlama yıldönümleri programı kapsamına alınması Gaspıralı’nın önemini bir kez daha göstermiştir.

     Gaspıralı'nın ortaya koyduğu temeller üzerinde gelişen Kırım Millî Mücadele tarihi incelendiğinde; bu çerçevede oluşan millî hareketlerin geleneksel olarak, barışçıl olması ve şiddet içermemesi en önemli özellikleri olmuştur. Buna parelel olarak, İsmail Gaspıralı'nın Sovyetler döneminde tekrar dirilen Milli Harekete verdiği en büyük katkılar tüm Sovyet topraklarında demokratik bir düzen için mücadele ve bunun için diğer insan hakları ve demokrasi talep eden aktivistlerle işbirliği, mücadelede demokratik yöntemlere sağdık kalınması, mücadelelerinin aynı zamanda evrensel ve hümanist değerler üzerinden bir insan hakları hareketi olarak benimsenmesi ile çağdaşlık kültürüdür. Esasında bu husus, Sovyet Devrimi öncesindeki Milliyetçi Tatar Hareketi'nde de görülmektedir. Diğer Türk hakları ile işbirliği çabaları ve kongreler, 1917 yılında Müslüman dünyasında ilk defa kadınlara oy hakkı tanınması ve bilfiil uygulanması, gerçekleştirilen seçimler, siyasi ve kültürel millî mücadelenin barışçı yollardan uzaklaşılmadan yapılması, şiddetten uzak kalınması hep bu köklü kültürün eseridir.

     Gaspıralı ile başlayan süreçteki en önemli konu, ardıllarının siyasî fikirleri ne olursa olsun, onun öğretileri doğrultusunda, “millî” bir duruş sergilemeleri ve bu ana bilinç etrafında işbirliğini elden bırakmamaları olmuştur. Gaspıralı İsmail Bey'in başlattığı modernleşme ve aydınlanma hareketi ile başlayan millî bilinçlenme, Sovyetler Birliği devrinde yerine ikame edilmeye çalışılan “sınıf bilinci” ve “Sovyet tipi yeni insan” modellemesine rağmen, gelişimine devam etmiştir. Marks’ın bahsettiği “sınıfsal bilinçlenme” hareketi gerçekleşmemiş, tam tersi millî bilinçlenme ve milliyetçilik yaşamaya devam etmiştir. Sovyetler sonrasında ise, bu millî aydınlanma ve bilinçlenme hareketi artan bir ivme kazanarak yoluna devam etmektedir.

 

 

Kaynakça:

Pınarer, Ataalp Kadir; “İsmail Gaspıralı ve Kırım Tatar Milli Hareketi”


9202 Görüntülenme Sayısı
Kategori : TARİH VE KÜLTÜR
  

Sizin Yorumlarınız Bizim İçin Önemli *