• 22 Aralık 2024 Pazar
Suriye'deki Son Gelişmelerin 0 Yorum 1 BEĞENİ

Suriye'deki Son Gelişmelerin Jeopolitik Etkileri: Riskler ve Stratejik Değerlendirmeler

Dr. Ataalp PINARER
Dr. Ataalp PINARER
Yazar

       

 

Dr. Ataalp PINARER

     Esad rejiminin elli yılı aşkın bir süre iktidarda kaldıktan sonra çöküşü, Suriye tarihinde bir dönüm noktasına işaret ediyor ve bölge ve ötesi için derin jeopolitik sonuçlar doğurma potansiyeli taşıyor. Küresel güçler, bölge devletleri ve devlet dışı aktörler arasındaki karmaşık ilişki dinamikleri, potansiyel riskleri anlamak ve bu geçişi yönlendirmek için en uygun siyasi stratejilerin ana hatlarını çizmek için incelikli bir analiz gerektiriyor.
 
     1. Küresel Jeopolitik Etkiler 
 
          a. Yeni Güç Dengelenmeleri
 
     Rusya ve İran'ın Suriye'deki etkisinin azalması, Ortadoğu'da stratejik bir kaymaya işaret ediyor. Ukrayna'daki savaş bataklığına ciddi şekilde saplanmış durumdaki Rusya, Suriye'deki askeri varlıklarını azaltmak zorunda kaldı. Benzer şekilde, İran'ın müttefiklerini destekleme kabiliyeti, İsrail'in yoğunlaşan saldırıları ve iç zorluklar altında zayıfladı. Bu gelişmeler, başta ABD olmak üzere Batılı güçlerin bölgedeki politikalarını yeni duruma göre ayarlamaları için fırsatlar yaratmaktadır. Bununla birlikte, Heyet Tahrir el-Şam (HTŞ) gibi İslamcı grupların güçlenmesi, uluslararası güvenliği istikrarsızlaştırabilecek ve terörle mücadele çabalarının artırılmasını gerektirebilecek aşırılıkçılığın yeniden canlanmasına ilişkin endişeleri doğal olarak artırmaktadır.
 
          b. Terörle Mücadelede Karşılaşılan Zorluklar
 
     El Kaide ile bağlantılı bir geçmişe sahip olan HTŞ, ılımlı söylem ve kapsayıcı yönetim politikaları benimsediğini ileri sürmekte, kendisini meşru bir siyasi aktör olarak yeniden konumlandırmaya çalışmaktadır. Bu çabalara rağmen, HTŞ’nin uzun vadeli niyetleri hakkındaki şüpheler ve aşırılık yanlısı grupların Suriye'nin parçalanmış manzarasını kendi hedeflerini gerçekleştirmek için bir fırsat olarak kullanma riski acil bir endişe kaynağı olmaya devam ediyor.
 
     2. Bölgesel Dinamikler
     
          a. Parçalanma ve Rekabet
 
     Suriye'nin HTŞ, Türkiye destekli Suriye Milli Ordusu (SMO) ve ABD desteğindeki YPG/PKK tarafından kontrol edilen bölgelere fiilen bölünmesi, ulusal birliği sağlamanın zorluğunun altını çiziyor. Bu gruplar arasında ideolojik, bölgesel ve stratejik konularda derin anlaşmazlıklar mevcut. Türkiye kendilerini Suriye Demokratik Güçleri (SDG) olarak tanımlayan yapıyı PKK'nın bir uzantısı olarak tanımlıyor. Suriye Milli Ordusu ve HTŞ’nin SDG kontrolündeki Fırat’ın doğusundaki toprakları nasıl Suriye devlet egemenliği altına alacakları önümüzdeki döneme ait kritik bir soru.  Suriye’nin neredeyse yok olmuş şehirlerini ve altyapısını yeniden inşa etmek için ihtiyaç duyacağı büyük finansal kaynağın ancak Kürtlerin elindeki petrol ve doğal gaz yataklarından temin edilebileceği gerçeği karşısında, bu konudaki mücadelenin çok çetin ve yakın olacağını beklemek yanlış olmayacaktır.
 
          b. Bölgesel Güçler Üzerindeki Etkileri
 
     İran'ın "Şii Hilali"ni sürdürme hırsı, müttefiki Esad'ın kaybıyla önemli bir darbe aldı. Bu gelişme, Tahran'ın Levant'taki etkisini zayıflatıyor ve bölgesel olarak güç projeksiyonu yapma kabiliyetini zorluyor. Halbuki, Türkiye hem risklerle hem de fırsatlarla karşı karşıya. Esad'ın devrilmesi önemli bir düşmanı ortadan kaldırırken, radikal grupların ortaya çıkması ve kalıcı Kürt özerkliğinin ve hatta daha düşük ihtimal de olsa bağımsızlığı konuları olası güvenlik tehditlerini oluşturuyor.
 
     Bu dinamiklerin etkin bir şekilde yönetilmesi, Ankara'nın ulusal çıkarlarını koruması açısından hayati önem taşımaktadır.
 
     3. Türkiye için ihtimaller
 
          a. Güvenlik Endişeleri
 
     HTŞ'nin Türkiye sınırına yakın muhaliflerin kontrolündeki bölgelere hakim olma potansiyeli, güvenlik risklerini daha da artırabilir. Buna ek olarak, SDG'nin geleceği ve diğer gruplarla olan ilişkisi belirsizliğini koruyor ve bu da Türkiye topraklarına sıçrayabilecek yeni çatışmaların olasılığını artırıyor.
 
          b. Mülteci Krizi
 
     3,6 milyondan fazla Suriyeli mülteciye ev sahipliği yapan Türkiye'nin iç siyaseti, Suriye ihtilafından büyük ölçüde etkileniyor. Suriye içinde, potansiyel olarak Türkiye destekli güçlerin kontrolü altında güvenli bölgelerin oluşturulması, gönüllü geri dönüşleri kolaylaştırabilir. Bununla birlikte, bu alanlarda istikrarın sağlanması, altyapı ve yönetişime önemli yatırımlar gerektirecektir. Bu yatırımların gerektireceği finansal yük ise, ancak Avrupa Birliği ve Körfez sermayesi desteği ile karşılanabilir. 
 
     4. Stratejik Öneriler
 
          a. Diplomatik Angajman
 
     Türkiye ve diğer bölgesel güçler, Suriye’de kapsayıcı bir siyasi sürecinin tesisini savunmalıdır. Bunun için yapılacak diplomatik arabuluculuk faaliyetleri muhalif gruplar arasındaki anlaşmazlıkların çözümünü ve Suriye’nin bütünlüğünü ve istikrarını sağlayabilir. 
 
          b. Gelişmiş Güvenlik Önlemleri
 
     Sınır güvenliğinin güçlendirilmesi ve teröre karşı askeri operasyonların sürdürülmesi Türkiye için önemini korumaya devam edecektir. SDG’ye karşı SMO’ya ilave her türlü desteğin verilmesi başarıdan yararlanma stratejisi bakımından acil bir öncelik oluşturmaktadır.
 
          c. Uluslararası İşbirliği
 
     Uluslararası toplum, Suriye'deki yeniden yapılanma ve istikrar çabalarına öncelik vermelidir. Birleşmiş Milletler, Avrupa Birliği ve Türkiye tarafından koordineli bir yaklaşım, bölgeye insani yardımın ulaştırılmasını kolaylaştırabilir, mültecilerin ülkelerine geri gönderilmesini destekleyebilir ve Suriye’deki temel altyapıyı yeniden inşa edebilir. 
 
          d. Mülteci Geri Dönüşleri için Ekonomik Destek
 
     Suriye içinde güvenli bölgelere yapılacak yatırımlar, mültecilerin gönüllü geri dönüşü için gerekli koşulları yaratabilir. Bu strateji, çatışma sonrası alanlarda sürdürülebilir kalkınmayı sağlamak için Türkiye, uluslararası kuruluşlar ve bağışçı ülkeler arasında işbirliğini gerektirecektir. Bu alanda koordinasyonun sağlanması için Türkiye tarafından hızlı adımların atılması gereklidir.
 
     Sonuç olarak; Esad rejiminin sona ermesi, Suriye ve daha geniş bölge için hem zorluklar hem de fırsatlar sunuyor.
 
     Bu karmaşık geçiş döneminde, rekabet eden çıkarların dikkatli bir şekilde dengelenmesi gerekecektir. Bu bağlamda  çeşitli aktörler arasında işbirliğini teşvik edecek ve çatışmaları yumuşatacak ve ortadan kaldıracak yaklaşımlar temel alınmalıdır. Türkiye'nin proaktif ve çok yönlü bir strateji benimsemesi, jeopolitik kazanımlarını maksimize etmek ve potansiyel riskleri azaltmak için elzem olacaktır. Uluslararası toplumun Suriye'nin yeniden inşası ve uzlaşma çabalarını desteklemedeki rolü de, ülke için istikrarlı ve kapsayıcı bir gelecek sağlamada eşit derecede kritik olacaktır. 
 


144 Görüntülenme Sayısı
Kategori : JEOPOLİTİKA
  

Sizin Yorumlarınız Bizim İçin Önemli *