RUS KUVVETLERİNİN SURİYE?DEN GERİ ÇEKİLMESİNİN NEDENLERİ VE OLASI GELİŞMELER
RUS KUVVETLERİNİN SURİYE’DEN GERİ ÇEKİLMESİNİN NEDENLERİ
VE OLASI GELİŞMELER
Ataalp PINARER
Reuters'ın haberine göre, Savunma Bakanı Sergey Şoygu ve Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov’la yaptığı olağanüstü güvenlik toplantısının ardından; Putin Rusya’nın Suriye’de 30 Eylül 2015 tarihinde başlayan hava harekâtlarının, planlanan hedeflere yeterince ulaşıldığı için, sonlandırılacağını ve çoğunlukla hava unsurlarından oluşan Rus kuvvetlerinin asli kısmının, 15 Mart’tan itibaren kademeli olarak geri çekilmesine başlanacağını açıkladı. Çekilmenin kademeli olarak beş ay süreceği ve Lazkiye’deki hava üssü ile Tartus’taki deniz üssünün ve Suriye hava sahasını kontrol eden S 400 füzelerinin muhafaza edileceği de açıklama detayları arasında.
Rusya’nın bu ani geri çekilme kararı doğrusu, bir sürpriz etkisi yaratmış durumda. Rusya’yı bu karara iten nedenler gerçekten hedeflerine ulaşmış olması mı? Yoksa başka etkenler mi var? Acaba Ruslar, girdikleri riskleri fazla bulup, tüm hedeflerine ulaşamayacaklarını ya da daha fazla bir şey kazanamayacaklarını anladığı için mi geri çekiliyor? Ya da, Rusya’daki iç siyasi faktörler mi öne çıkmaya başladı?
Açık olan bir şey var ki; Rusya bu harekâttan sonra, büyük güçler masasında kendine bir yer açmış durumda. İngiltere Dış İşleri Bakanı Philip Hammond’un “Dünyada bir telefonla Suriye iç savaşını durduracak bir kişi varsa o Putin’dir” açıklaması güncelliğini koruyor.
Rusya’nın müttefiki olan Suriye’deki rejim şu anda, muhaliflere karşı altı ay öncesine göre daha güçlü ve daha avantajlı durumda. Suriye’deki Rus üslerinin muhafaza edileceği de açık ve buna karşı çıkacak bir güç de, söylem de yok.
Üstelik Rus hava unsurları çekilse bile İran ve Hizbullah desteğinin Rejimin kazanımlarının korunması için yeterli olacağı düşünülmüş olabilir. Ama İran’ın da askerlerini çektiğine yönelik haberler olduğu düşünüldüğünde, riski tek başına üstlenmeme isteği ağır basmış olabilir.
Görüntüde Rusya askeri hedeflerine ulaşmış görünüyor, ama IŞİD ile mücadele için aynı şey söylenemez. Hatta Esat rejiminin yenilgiye uğramasına engel olmak için, rejim kuvvetlerine destek olmasının, IŞİD harici muhalif unsurları sivil asker ayırmadan bombalamasının ABD öncülüğündeki koalisyonun harekâtını olumsuz yönde etkilemiş olduğunu söylemek daha doğru olur.
Rusya’nın yaratmış olduğu fiili durum ve pozisyon üstünlüğü sonucunda, Ukrayna’daki çatışma, Kırım’ın ilhakı ve buna karşı ABD-AB yaptırımları konularında bazı taviz ve pazarlık konularının açılmış olması da mümkün. Avrupa’nın yaşamakta olduğu ekonomik krize ilave olarak, meydana gelen göçmen dalgasının birliğinin devamını tehdit eder hale gelmesi Rusya’nın pazarlık kozunu arttırmış görünüyor.
Sadece Rusların değil ABD öncülüğündeki uluslararası koalisyonun rolü olsa da; birçok Rus vatandaşının katıldığı ve aktif olarak çarpıştığı IŞİD ve diğer aşırıcı örgütler artık daha zayıf hale getirilmiş durumda.
Ama diğer taraftan Rusya’daki ağırlıklı olarak Sünni olan 15 milyon Müslümanın mevcudiyeti göz önüne alındığında; harekâta devam edilmesinin aşırılıkçı militanlardan gelecek saldırı tehdidi de dâhil olmak üzere, Rusya’nın karşı karşıya kalacağı güvenlik sorunlarını derinleştirme riski de hesaba katılmış olabilir.
Sovyetler Birliği’nin çöküşünden sonra Moskova’nın ülke dışında giriştiği en büyük askeri faaliyet olan bu harekâtta Rusya, modernizasyon çalışmaları kapsamında yeni geliştirip ürettiği birçok silahı denemiş ve silah pazarı için de reklamını yapmış oldu.
Siyasi arenada Suriye’ye barış getiren devlet rolüne bürünme amacı diğer bir etken. Rusya bu sayede Cenevre barış görüşmelerinde artık ABD ile birlikte, “düzen kurucu devlet” rolü oynayabilecek; askeri kazanımlarını siyasi alana genişletebilecektir.
Ekonomik yaptırımlar ve petrol fiyatlarındaki düşüşün Rus ekonomisi üzerinde yaratmış olduğu olumsuz etkinin bu geri çekilmede rolü olabilir mi? Kısmen olsa bile; Kremlin’in jeopolitik hedefleri için ekonomiyi ikinci plana atabilecek bir anlayışa sahip olduğu unutulmamalı. Örneğin, Rusya’nın bir süredir geliştirmekte olduğu ARMATA ana muharebe tankının seri üretimine geçildiği bilgisi Rus yetkililer tarafından paylaşılmış durumda. Savunma bütçesinde öngörülen kısıntılara rağmen böylesi maliyetli bir projenin üzerine kararlılıkla gidilmesi bu anlayışın bir göstergesi.
Bu karar Rusya için bir geri adım olarak nitelenebilir mi? Bunu muhaliflerin barış görüşmeleri veya sahada ne derece kazanım elde edecekleri gösterecektir.
Ancak, AB ve özellikle Almanya’nın göç dalgasının kendi bünyelerinde yaratabileceği ölümcül riskleri fark ederek, Türkiye’nin arkasında durmalarının ve bundan daha önemlisi, Türkiye’nin menfaatlerini korumaya yönelik göstermiş olduğu kararlı tutumun bu kararın alınmasında kayda değer bir etkisi olması yüksek bir ihtimal.
Rusya’nın stratejik öncelik değerlendirmesinde Ukrayna, Donbas ve Kırım konularının daha ön planda olduğu aşikâr. Rusların Novo-Russia dedikleri, Ukrayna’nın güneyini, Karadeniz sahilini, doğrudan veya dolaylı olarak kendilerine bağlama hedefinden vazgeçtiklerine yönelik bir emare şimdilik yok. Suriye’den bu çekilme asıl hedeflerine yönelmek için bir kuvvet tasarrufu hamlesi olabilir mi? Eğer bu ihtimal doğruysa, Ukrayna’da sıcak gelişmeler beklenebilir.
Ama bunlar yeterli mi? Akla gelen çeşitli önemli sorular var.
Esat rejiminin en azından bir süre daha devamı için bir uzlaşmaya varılmış olabilir mi? Suriye’den çekilme karşılığı Kırım’ın ilhakının kabulü gibi tavizler verilmiş olabilir mi? Suriye’deki rejim kalsa da gitse de, mevcut Rus üslerinin varlığını sürdürmesine yönelik garantiler verilmiş olabilir mi?
Bu konularda şimdiden net bir şey söylemek imkânsız. Cenevre Görüşmelerinde ve ilerleyen dönemde daha belirgin cevaplar bulunabilecektir.
(Resim BBC Türkçe Haberler)
2601 Görüntülenme Sayısı