Türkistan?da Nükleer Atık Tehlikesi
Türkistan’da Nükleer Atık Tehlikesi
Sovyetler Birliği’nin Rus patronlarının diğer halk ve ülkelere nasıl bir sömürge mantığı ile yaklaştıklarının bir örneği de nükleer atıklar. Zamanında Rus nükleer santral ve nükleer füzelerinde/bombalarında kullanılmak üzere, Türkistan ülkelerinde bölge halkının çalıştırıldığı uranyum madenleri kuruldu. Bu madenlerdeki çalışmalar sonucu arda kalan atıklar yine bölgeye gömüldü. Şimdi bu atıklar, yalnız bölgede yaşayanlara değil, gelecek nesillere ve hatta tüm canlılara büyük bir risk oluşturmaya başladı. Kullanmak için uranyumu çıkartıp alan Ruslar, şimdi atıklarını da alsın, Moskova yakınlarına gömsün; ya da tazminat ödesin şeklinde genel bir uyanış da henüz gündemde değil.
Konuya ilişkin Eurasianet, David Trilling’in yapmış olduğu haberin çevirisi durumun vahametini ortaya koymakta:
Mailuu Suu merkez hastanesi giriş katında bir eczanede 36 yaşındaki eczacı Aynagül Parpibaeva elini boğazına getirerek “artık yeter” işareti yapıyor. “Hepimiz hastayız. Birçok insan kanser, lösemi oldu. Galiba bu uranyumdan kaynaklanıyor. Ama hükümet bize hiçbir şey söylemiyor” diyor. İnsanların yaygın olarak çocuklarının mide bulantısı ve kusma şikâyeti ile geldiğini de ekliyor.
Güney Kırgızistan’daki bu Sovyet dönemi maden kasabasındaki herkesin bir yakınının kanserle bağlantılı ölüm hikâyesi var. MailuuSuu bir zamanlar yabancılara kapalıydı ve madenciler tehlikeli iş için iyi paralar kazanıyorlardı. Bu madende 1946 1967 yılları arasında Sovyetler Birliği’nin nükleer silahlarında ve santrallerinde kullanılmak üzere 10.000 ton U 308 çıkarıldı. Tabi milyonlarca ton nükleer atık da nehir boyunca gömüldü.
Uluslararası Atom Enerji Kurumu (IAEA)’nın 2010 yılındaki bir raporuna göre; Madencilerin sağlığı öncelik değildi. Üretim hedefleri çevre, sağlık ve emniyet standartlarının önündeydi. Sovyetler Birliğinin çöküşünden sonra da, bakım ve kontrol hemen hemen yok denecek ölçüdeydi. Uluslararası Atom Enerji Kurumu MailuuSuu için acil temizlik ihtiyacı olduğu uyarısı yapıyor. 2006 yılında New York’da bulunan çevre örgütü Blacksmith Enstitüsü, MailuuSuu’yu Dünyanın en kirli 10 yeri listesine almıştı.
Radyasyon ve radon gazı bölge halkı için ciddi bir tehdit oluşturmakta. Ancak daha endişe verici konu, atıklardan kaynaklanan uranyum, kadmiyum, arsenik ve diğer ağır metallerin içme suyuna karışma riski.
MailuuSuu Kırgızistan’daki yedi nükleer atık sahasından biri. Daha fazlası da komşu Özbekistan ve Tacikistan’da yer alıyor. Hükümet verilerine göre Kırgızistan’da çoğu nehir boylarında olmak üzere, 92 tehlikeli atık çöplüğü var ve buralarda toplam 475 milyon ton tehlikeli atık bulunmakta.
MailuuSuu durumunda olduğu gibi, kirlenme riski taşıyan nehirlerin çoğu, 10 milyon insanın yaşadığı verimli Fergana Vadisine akıyor. Yabancı yardım görevlilerine göre tehdit yalnızca yerel sağlık sorunları değil, tehlike çok daha büyük ve geniş.
2002 yılında bir toprak kayması ile nehir bloke oldu. Yükselen sular atık gömülü yerlerden birinin sular altında kalması ve tehlikeli maddelerin 15 km aşağıda Fergana Vadisine sürüklenmesi riskini doğurdu. Bazı çalışmalara göre böyle durumlar 20. Yüzyılın ikinci yarısında hemen her on yılda bir meydana gelmiş olabilir.
“Sovyetler zamanında yapılan atıkların etrafındaki koruyucu bariyerlerin bazıları çok kötü durumda” diyor Kırgızistan Acil Durumlar Bakanlığı’nın bu konudaki en yetkili ismi Demir Kuşbekov.
Kuşbekov koruyucu tedbirlerin alınması için ayrılan kaynakların çok kısıtlı olduğunu ilave ediyor. Kısıtlı bütçe ile ancak nehre doğru kayma riski taşıyan bariyerlerin acil onarımları yapılabiliyor.
Yetkililer eğitim kampanyaları organize ettiklerini ve çocuklara atık bariyerlerinden uzak durmaların öğrettiklerini vurgulamalarına rağmen; yerel halktan çeşitli kişilerle yapılan görüşmelerde, tehlikenin farkında olunmadığı anlaşılıyor.
“Hastanede bile size bu konuda bilgi verilmiyor, atıkların bulunduğu bölgeye gidilmemesi gerektiği ve muhtemel sağlık sorunları söylenmiyor” diyor kucağında bebeği ile Çınara Sarıyeva.
12 yaşındaki gözleri parlayan bir kız çocuğu öğretmenlerinin atıklardan uzak durması konusunda uyarıp uyarmadıklarını sorduğumda “Hayır, niçin ki?” diyor.
Acil Durumlar Bakanlığı’ndan Kanibek Kıdırov işaretlenmemiş bir atık mevkiinde ayakta durarak; uranyumun yakındaki nehre sızdığını söylüyor. Arkasında radyoaktif atık yığınının öte yanında bir çoban keçilerini otlatıyor. Birkaç kilometre aşağıda bir çocuk nehirde ağla balık avlıyor.
Doktorlar mevcut riskler hakkında farklı şeyler söylüyor. Şehrin ana hastanesi başhekim yardımcısı Okumcan Maksutaliev son yıllarda kanser vakalarında artış olduğunu doğruluyor, ancak buraya özgü bir durum olmadığını, kanserin tüm dünyada artış gösterdiğini iddia ediyor.
Aralık 2013’te Birleşmiş Milletler (BM) Genel Kurulu bağlayıcı olmayan bir kararla, uluslararası camiaya Orta Asya devletlerinin radyoaktif atık temizlik çalışmalarına destek olmaları çağrısı yaptı. Kırgızistan’ın bağımsızlığını kazanmasından beri Avrupa Birliği, BM, Avrupa İmar ve Kalkınma Bankası ve diğer bağışçılar çeşitli çalışmalara için milyonlarca dolar harcamış durumdalar. Yerel otoriteler çalışmaların yavaş ilerlemesinden şikâyetçi.
Bilgi eksikliği ve yaygın yolsuzluk söylentilerine bağlı olarak komplo teorileri de kulaktan kulağa yayılıyor. Eczacı Parpibaeva; “İnsanlar yetkililerin mevcut riskler için ilave ödemeler aldıklarını, burada yaşayan insanlar için de yapılan benzer ödemelerin birilerinin cebine girdiğini düşünüyor” diyor. Ira Sarıyeva adında 58 yaşındaki diğer bir kadın; dış ülkelerden temizlik faaliyetleri için gelen yardımı yetkililerin cebine indirdiğine yönelik halkta bir kanaat olduğunu söylüyor.
Hem yetkililer hem de bağışçı ülkeler bir pilot projeyi başarı olarak görüyor. 2010-2012 yılları arasında Dünya Bankası’nın desteklediği proje ile en riskli 23 atık çöplüğü daha emniyetli bölgeye taşınarak tekrar gömüldü. Bu proje 8,4 milyon ABD dolarına mal oldu. Kalan riskli bölgelerdeki atıkların taşınmasının ise, Acil Durumlar Bakanlığı’nın tahminlerine göre, 50 milyona dolara mal olması bekleniyor.
Bazıları bilgi eksikliği veya güvensizlikten atıkların yerinin değiştirilmesine karşı çıkıyor.
Çocukları Rusya’da çalıştığından dokuz torununa bakan, 63 yaşındaki dul bir kadın olan Cumakan Bekbayeva; 8 yaşındaki torununun Dünya Bankası projesinin bitiminden kısa süre sonra bir kan hastalığı olan trombositopeni’ye yakalandığını söylüyor. “Atıkların koruyucu bariyerlerini kaldırdıkları için oldu, bence” diyor. Birçok başka kişi de atıkların taşınması için koruyucu bariyerlerin açılması ile çeşitli ölüm vakalarını ilişkilendiriyor. İnsanlar doktorlar kabul etmese de böyle şeylere inanıyor.
Kaynak:
24 Temmuz 2015 by David Trilling, www.eurasianet.org
2730 Görüntülenme Sayısı