Dr. Ataalp PINARER
Rusya’nın Ukrayna'ya yönelik saldırısı ve işgali, Erivan'dan Kişinev'e, Tiflis'ten Astana'ya kadar eski Sovyet ülkelerinden bazılarında Rusya'nın saldırganlığına yönelik korkuları artırdı, önceden müttefik olarak kabul edilen ülkeleri de, en azından Moskova'nın rolünü yeniden değerlendirmeye zorladı. Özellikle Sovyetler Birliği döneminden sonra doğan gençlerin bölgedeki Rus etkisine karşı daha net ve kararlı bir duruş sergileme eğilimi artık hızlanmış durumdadır.
Rusya'nın saldırgan eylemleri birçok yönden geri tepti. Ukrayna ABD önderliğindeki koalisyondan benzeri görülmemiş bir askeri yardım almaya başladı; Finlandiya ve İsveç NATO'ya girdi; Batı, Moskova'ya yaptırımlar uygulama ve Rus enerjisinin kullanılmasına direnme konusunda beklenmedik bir cesaret gösterdi.
Moskova'nın yakın komşuları arasında, siyasi seçkinleri yetiştirmek, Rusya'ya duyulan güven ve sevgiyi artırmak ve Sovyetler Birliği'ne yönelik yerel nostaljiyi aşılamak için yıllarca süren “Rus taraftarı yetiştirme” çalışmaları da, Rusya'nın saldırganlığı karşısında paramparça oldu.
Artık tüm komşuları için Rusya güvenilmez bir “sözde ortak” haline gelmiş durumdadır. Rusya etki ve liderliğindeki Kolektif Güvenlik Anlaşması Örgütü anlam ve önemini kaybetmiştir.
Rusya artık eski Sovyet cumhuriyetlerinde bir rol model olmaktan ziyade daha çok öngörülemez bir ülke olarak görülmektedir.
Bölgede Rusya’nın kültürel tahakkümünden kurtulma çabaları da hız kazanmaktadır. Örneğin Kazakistan, Ukrayna'nın işgalinden bu yana Moskova'nın ülkedeki etkisine ilişkin şüphelerin arttığı bir dönemde, medyada Rusça yerine Kazakça dilinin kullanılmasını teşvik etme çabalarını yoğunlaştırmıştır. Nüfusunun yaklaşık yüzde 15'ini etnik Rusların oluşturduğu ve Rusya ile uzun bir sınırı paylaşan Kazakistan, Rusya'nın 2022'de Ukrayna'yı işgal etmesinden bu yana batı ülkeleri ve Çin ile olan kültürel ve ekonomik bağlarını güçlendirmenin yollarını aramaktadır.
Kısaca durumu özetlemek gerekirse; Rusya dış politikada yumuşak gücünü kaybetmiş ve gerek komşu devletler gerekse Batı ülkeleri ile bunu nasıl kullanacağını bilemez hale gelmiştir. Yönetim ve yönetimde etkisi olan elitlerce, güvenlikçi ve güce dayalı politikaların kullanımı tek çözüm olarak görülmekte ve bu durum dünya için ilave risk ve belirsizlikler yaratmaya devam etmektedir.
296 Görüntülenme Sayısı