ALTAY DAĞLARI (ALTIN DAĞLARI)
Altaylar, Gobi Çölü’nden itibaren, güneydoğu-kuzeybatı istikametinde Batı Sibirya düzlüğüne uzanan bir sıradağ sistemidir. Doğusunda ve güneydoğusunda büyük Moğolistan platosu bulunur.
Kuzeyinde Kolivan Altayları olarak da bilinen ve Sayan Dağ silsilesinin batı kısmını oluşturan Saylugem Dağları bulunmaktadır. Altay dağları Çin, Moğolistan, Rusya ve Kazakistan olmak üzere, dört ülke topraklarının içinde 845 bin km2 genişliğinde bir alanı işgal etmekte; Moğolistan’ın kurak stepleri ile Güney Sibirya’nın tayga ormanları arasında, farklı iklimlerin buluştuğu doğal bir sınır oluşturmaktadır.
Altay; Al (al, kızıl, altın rengi) ve tau (dağ) kelimelerinin birleşiminden oluşmuş Türkçe bir sözcüktür ve Altın Dağ anlamına gelir. (Moğolcası Altain Nuruu) Moğolca Altain kelimesindeki “n” harfi düşmüş ve Altai, Altay adını almış olsa gerektir.
Dört farklı ülkenin sınırlarının buluştuğu ve dört ülkenin derinliklerine uzanan, sınırlar arasında geçişleri kontrol etmenin çok zor olduğu bu bölge, jeopolitik olarak oldukça önemlidir. Çünkü bu dağlara dayanan bir gayri-nizami harp faaliyetini durdurmak neredeyse imkânsız olacaktır. Rusya büyük ihtimalle bu nedenle, son iki yüz yılda, Kırım, Kuzey Kafkasya gibi, önem verdiği diğer birçok bölge gibi, buradaki nüfus yapısını Rus etnisite lehine değiştirmiştir.
Bu görkemli dağlar bölgedeki en önemli su kaynaklarının doğum yeridir. İrtiş, Obi ve Yenisey nehirleri bu dağlardan doğar. Katun, Biya ve Çuya nehirleri bu ana nehirlerin Altaylardaki besleyici kollarıdır.
Bölgede çoğunluğu buzul gölleri olmak üzere 3,500 göl bulunmaktadır. Altay Dağları bu özelliği ile dünyaca meşhur İsviçre Alpleri ile yarışacak doğal güzelliklere ev sahipliği yapmaktadır.
Altay dağlarının Türkler için öneminin derin nedenleri vardır. Çünkü Altay Dağları, Türk Milletinin doğum yeridir. Türkçe, Moğolca ve Mançu dillerini içeren Altay Dil Ailesi adını bu dağlardan almıştır. Saf ve aracısız, tek Tanrı inancına dayanan eski Türk dini, “Tengri Dini”nin menşei de bu kutsal dağlardır.
Günümüzde Türk soylu Altay halkları bölge nüfusunun sadece % 20’sini oluştururken; Ruslar % 80’lik bir oran ile kendilerine ait olmayan bu topraklarda yürüttükleri kolonyalist politikaların neticesinde, nüfus yapısını tahrip ederek, kendi lehlerine değiştirmişlerdir.
Bölge hala doğal çeşitlilik, nüfus yoğunluğunun çok düşük olması ve sanayi tesislerinin bulunmayışı nedeniyle kirlenmemiş ve bakir bir alandır.
Bölgede 800-900 bin yıl gibi müthiş bir geçmişten kalan, insan yerleşimleri olduğu keşfedilmiştir. Altaylardaki çok sayıda mağarada bu ilk insanlara ait kalıntılar bulunmuştur. Buradaki bulgular, Türklerin atalarına ait genetik ve kültürel tarihi bir hazine teşkil etmesi nedeniyle, ayrı bir önemdedir.
Altay halkı, çeşitli Türk kabilelerinin birleşimini temsil etmektedir. En eski kabileler Uygurlar, Kıpçaklar, Yenisey Kırgızları, Oğuzlar ve diğerleri idi. M.S. 550 civarında Tukyu Türkleri, Obi Nehri'nin üst sınırları boyunca Altay Dağları'na yerleştiler. Sekizinci yüzyılda, Telengit ve Teleş kabileleri, Moğolistan'dan Altay Dağlarına göç etti.
Altay on sekizinci yüzyıla kadar Kuzeybatı Çin’de kurulmuş olan Çungar Devletinin kontrolü altındaydı. 1758'de Çinliler Çungarya’yı Sinkiang adını verdikleri Doğu Türkistan’a dâhil etti ve bölge halkına karşı bir soykırım kampanyası yürüttüler.
On sekizinci yüzyılda Rus İmparatorluğu tarafından bölgede bir Ortodoks misyoner teşkilatı kuruldu ve burada yaşayan, çoğunluğu Tengri inancından olan Türkler Hıristiyanlaştırıldı.
Rusya, bölgeyi 1866 yılında işgal ve ilhak etti. On dokuzuncu yüzyılın sonunda, Altay'da yayılan Burhanizm (Tengri dini unsurlarıyla birlikte Lamaist Budizm karışımı) inancına dayanan, Rusya karşıtı milliyetçi bir hareket gelişti. Milliyetçi liderler, Bolşevik Devrimden sonra 1917'de Oyrot Cumhuriyeti adıyla bağımsızlık ilan ettiler.
Sovyetler Birliği’nin ilk yıllarında, 1922'de Oyrot Özerk Bölgesi kuruldu. Ancak 1948'de "Oyrot" terimi komünizm karşıtı bir hareketi anımsattığından özerk bölgenin adı Gorno-Altay olarak değiştirildi.
16.175 km² bir coğrafi alanı işgal eden, Altay ve Katun Doğal Koruma Alanı, Teletskoye Gölü, Belukha Dağı ve Ukok Yaylası, “Altay’ın Altın Dağları” (Altay Dağları Koruma Alanı Belgeselini izlemek için Linke tıklayınız) tanımı ile UNESCO'nun Dünya Mirası Listesine girmiştir. Bölgenin, orta Sibirya stepleri, karışık ormanlar, orta Alpin ve Alpin bitki örtüsü gibi çok zengin bir bitki örtüsüne sahip olması yanında; kar leoparı, dağ keçisi gibi nesli tükenmekte olan birçok vahşi hayvan türünü barındırması dünya listesine girmesi için ana gerekçeyi oluşturmaktadır.
Kaynakça:
http://www.newworldencyclopedia.org
http://waytorussia.net/Siberia/Altai/Altai.html
6574 Görüntülenme Sayısı