ORTADOĞU’DA SULAR DURULACAK GİBİ GÖRÜNMÜYOR
Ataalp PINARER
Suriye ve Irak’ta IŞİD yenilgiye uğratıldı ve neredeyse işgal ettikleri alanlar tamamen geri alındı.
Şimdi Ortadoğu’da yeni bir siyasi, askeri ve jeopolitik durum ortaya çıktı ve bu yeni duruma göre yeni planlar yapılmış/yapılıyor.
Suudi Arabistan ve Lübnan’da ortaya çıkan gelişmeler bu durumun bir emaresi.
Önce olayları özetleyelim.
3 Kasım Cumartesi günü Lübnan Başbakanı Saad el Hariri alelacele Lübnan’dan Suudi Arabistan’a gitti. Hariri Riyad’da, İran’ı bölgeyi karıştıran politikaları nedeniyle suçlayarak ve Lübnan’da can güvenliğinin olmadığını gerekçe göstererek istifa ettiğini açıkladı. Yazılı bir metinden yaptığı açıklamada Hariri, 2005 yılında Hizbullah tarafından gerçekleştirildiği iddia edilen bir bombalı saldırıda ölen babası Refik el Hariri gibi öldürülmekten korktuğunu söyledi.
Aynı günün akşamı Yemen’den İran destekli Husi güçleri tarafından Suudi başkenti Riyad’a balistik füze saldırısı gerçekleştirildi. Füze Suudi hava savunma sistemleri tarafından havada imha edildi. Suudiler bu saldırı gerekçesiyle İran ve Hizbullah’ı suçlayarak bunun açık bir savaş nedeni olduğunu ilan ettiler.
9 Kasım Perşembe günü Suudi Arabistan, Bahreyn ve Kuveyt güvenlik nedeniyle Lübnan’daki vatandaşlarının acilen ülkeyi terk etmelerini istedi.
Aynı gün İsrail, ABD, Fransa, Almanya, İtalya, Yunanistan, Polonya, Hindistan olmak üzere 8 ülkeden 100 savaş uçağının katılımıyla tarihinin en büyük hava tatbikatını gerçekleştirmeye başladı.
İsrail Eylül ayında da son 20 yılın en büyük müşterek tatbikatını düzenlemiş ve bu tatbikatın Lübnan’da Hizbullah’a karşı girişilecek bir harekâtın hazırlığı olduğu yorumları yapılmıştı.
11 Kasım Cumartesi günü Birleşik Arap Emirliklerinden üst düzey bir yetkili İran’ın El Kaide ve IŞİD’den daha tehlikeli olduğunu ilan etti
Yine aynı gün, BBC tarafından yayınlanan uydu görüntüleri eşliğinde İran’ın Suriye’de askeri üs kurduğu ve bunun İran’ın Hizbullah’a yönelik destek hattının bir parçası olduğu açıklandı.
12 Kasım Bahreyn ülkedeki bir petrol boru hattının havaya uçurulması nedeniyle Tahran yönetimini suçladı.
Evet, bölgede gerilim tırmanıyor. Ancak şüphesiz, bu gerilim ve tırmanma bir stratejik planlamanın ürünü. Ortadoğu’da durum değişiyor, Suudi-İran ya da Sünni-Şii rekabetinin yeni perdesini oluşturan mevcut duruma karşı, yeni bir saflaşma ve strateji üzerinden mücadele devam edecek gibi görünüyor.
Yeni saflaşmada Suudi Arabistan, İsrail, ABD, BAE, PYD-YPG, Irak Kürt Bölgesel yönetimi bir tarafta, İran, Suriye, Yemen’de Husiler, Hizbullah, Irak, Rusya ve belki Türkiye bir tarafta duruyor.
Suriye’de IŞİD’in yenilgiye uğratılması, Esat rejiminin Suriye’nin büyük bölümünde hâkimiyetini tekrar tesis etmesi sonrası, bu bölgeden Lübnan’a geri çekilecek Hizbullah’ın dikkatini artık eski düşmanı olan İsrail’e yöneltmesi kaçınılmaz. Buna bir önlem olarak olsa gerek, Suudi Arabistan, İsrail ve ABD tarafından kotarılan yeni gelişmeler hızlanarak gündeme oturacaktır. İlk etapta, İran’ın etkinliğinin arttığı, Hizbullah’ın rehinesi durumuna gelmiş olan Lübnan doğrudan/vekâlet yoluyla yeni mücadele alanı haline getiriliyor. Yemen’de başı belada olan Suudilere bir ABD ve/veya İsrail desteğinin gündeme gelmesi de an meselesidir.
İran Suriye ve Lübnan üzerinden Akdeniz’e çıkış yapmıştır. İran’ın Suriye’de bir askeri üs kurduğu basına yansımıştır. Lübnan’daki Hizbullah’a Irak, Suriye üzerinden geçen ve Beyrut’a ulaşan bir İran lojistik destek hattı kurulmuş durumdadır. Bu hattı kesmek üzere Suriye ve Irak’ta Amerikan birliklerince adımlar atılmaya başlanmıştır. ABD Batı Irak’ta konuşlanmaya başlamıştır.
Sıcak gelişmelerin Türkiye sınırlarından birazcık da olsa uzaklaşıp daha güneye çekilecek olması Türkiye’yi bir ölçüde rahatlatabilir. Ancak oyun oynanmaya başladığında ortaya çıkacak etkilerin genişliğini ve büyüklüğünü şimdiden tahmin etmek kolay değildir. Mümkün yansımalardan en az zararla çıkabilme becerisi izlenecek siyasete bağlı olacaktır.
2527 Görüntülenme Sayısı