İSMAİL GASPIRALI VE CEDİTÇİLİK HAREKETİ
Kelime anlamı olarak “Usul-ü Cedit” “yeni”, “taze” usul, yöntem manasına gelmektedir. Bu manada Usulü-Cedit hareketi de Rusya Müslümanları arasında yozlaşan ve çağın gerisinde kalan eğitim hayatını yeniden gözden geçiren, düzenleyen bir reform hareketi olarak algılanmalıdır.
Eğitim her çağda insanlık adına en gerekli ihtiyaçların başında gelmiştir.19. yüzyılda Batı’nın aydınlanma çağı ilerleyişi ile beraber doğu toplumları, Türkler ve başta Osmanlı Devleti bu hıza yetişememiş bilim ve kültür alanda Batı’nın bir hayli gerisinde kalmıştır. Bu dönemde başta Osmanlı ülkesi olmak üzere Türk ve doğu aydınları bu kopuşu çeşitli sebeplere bağlayarak birtakım çalışmalara girişmiştir. Özellikle Rusya ve Türkistan’da Arapça eğitim uygulanan okullar pek çok aydın ve bilim insanı tarafından sorgulanmıştır. Eğitimin Türklerin Ana dili olan Türkçe olarak yapılması gerekliliği üzerinde durulmuştur. Rusya Müslümanları arasında eğitim alanında ki bu gidişatı sorgulayacak ve yeni girişimlerde bulunan kişi ise bir Kırım Türk’ü olan İsmail Gaspıralı olmuştur.
Gaspıralı daha küçük yaşlarda millyetçi duyguları ile hareket etmiş önemli milli duyguları ile birtakım faaliyetlerde bulunmuştur. Daha 16 yaşında iken Rum zulmüne uğrayan Türkler’e yardım amacıyla bölgeye gitmiş okul derslerine katılmamıştır. Çocukluğunda Türkler’e yardım için evinden kaçmış, Volga üzerinde bir sandala binerek İstanbul yollarına çıkmıştı. Küçücük genç ruhunun Türk’e yardım için bu atılışını bütün ömründe en son nefesine kadar devam etti. Gençlik yaşlarında ise askeri idadide maruz kaldığı aşırı Rus milliyetçisi fikirlere kulak asmamıştır. 1872 senesine dek Bahçesaray’da bir medresede Rusça muallimi olan Gaspıralı millyetçi kişiliği ile bu yıllarda Rus siyaseti olan Panslavizm’e uzak kalmaya çalışmıştır. Rusya’daki Müslüman nüfusu Milli şuurun uyanışına sevk etmenin hayalini kurmuştur. Gaspıralı bu hayallerinin ancak eğitim alanında yapacağı reformlar ile mümkün olabileceğini düşünmüş ve rasyonel bir şeklilde hareket etmiştir.
USUL-Ü CEDİT ÖNCESİ
Rusya Müslümanları Usul-ü Cedit hareketi öncesi ilk öğrenimlerini başta medreseler olmak üzere camiler, köy mekteplerinde klasık bir yöntemle almıştır. Küçük yaşlardaki çocukların eğitim hayatı oldukça kısıtlı şekilde olup sadece okuma yazma, ilmihal ve Kuran-ı Kerim’den belli başlı sureler öğretilmesi şeklinde sürdürülüyordu. Bu sisteme ise Usul-u Kadim adı veriliyordu. Bu durum karşısında yeni tarzda Türkçe eğitim modelini uygulamak isteyen ceditçi adı verilen aydınlar ortaya çıkmıştır.
1883 yılında bu eski eğitim sisteminin terk edilmesi gerektiğini vurgulayan ilk aydın olan İsmail Gaspıralı Tercüman adlı bir gazete yayınlayarak ilkokul ve medreselerin birbirinden ayrılması, ilkokul öğretmenlerinin ayrı bir meslek dalına sahip tutulması ve hatta ücret dahilinde mesleklerini icra etmesini savunmuştur. İsmail Gaspıralı bu fikirlerini İstanbul’da kaldığı dönem Jöntürkler’den etkilenerek Batı eğitiminin başarısını inceleme fırsatı bularak ortaya atmıştır. Yine Paris’e seyahati sonrası burada birtakım sosyalist ve liberalist bakış açılarının etkisinde kalmış ve yenileşme fikirlerini dizayn etmiştir. Gaspıralı önce ilkokullarda hayat bilgisi, coğrafya, matematik dersleri okutulması gerektiğini vurgulamış, kız çocuklarına ayrı bir okul tesis edilmesini bildirmiştir. Usul-ü Cedit reformu ile tüm sınıf seviyelerine uygun olarak ders kitaplarının tasarlanması hususunu da özellikle belirtmiştir. Uygulamak istediği reformlarda oldukça kararlı olduğunu her koşulda bildirmiş ve binaen bazı tavırlar takınmıştır. 1871 yılında görev yaptığı Zincirli Medresede Rusça yanı sıra Türkçe dersler verirken Rusça dersleri başlamadan evvel çan çalması ile bir kısım öğrenci ve yöneticiden tepkiler almış hatta bir süre sonra Zincirli Medresedeki görevinden ayrılmıştır. Oldukça çalışkan ve sorgulayan bir kişiliğe sahip Gaspıralı reform adına giriştiği faaliyetlerinde son derece titiz davranmıştır. Bu titiz çalışmalarını kuşkusuz meslek hayatına bağlı olacak ki pek çok kez takdir belgeleri almaya hak elde etmiştir.
Henüz küçük yaşlarından itibaren subay olma hayali bulunan Gaspıralı 1872’de İstanbul’a seyahat etmiş ancak subaylığı için Fransızca şartı aranması üzerine Paris’e geçmiştir. 1874’de İstanbul’a döndüğünde tercüman Halit Bey (amcası)’in de desteğiyle subay olma yolunda birtakım kontaklara girişmiştir. Dönemin sadrazamı Nedim Paşa’dan yardım talep etmiştir. Nedim Paşa ise bu durumu Rus Panslavist yanlısı elçi İgnatiyev’e bildirince çabalarından sonuç elde edememiştir.
Gaspıralı İstanbul’u ziyareti esnasında hem Osmanlı Türkçesi’ni iyi öğrenmiş hem de matbaayı takip ederek yeni basılan tüm yayınlardan haberdar olmuş okumaktan geri durmamıştır. Burada modern anlamda eğitimin nasıl olacağı hususunda yazı faaliyetlerine girişmiştir. İstanbul’dan Kırım’a döndüğü dönemde gerek Rusya gerek Kırım’da gelişmekte olan Türkçü milliyetçi duyguları analiz etmeye yoğunlaşmıştır. Hatta bu günlerini “Gündoğdu” ismini vereceği hikaye tarzındaki kitabında yayınlamıştır. Hikayesinde halkın arasına ve hatta günlük hayatına enjekte olan “Danyal” adını verdiği bir erkek karakter kurgulamış ve burada yapılabilecek reformların ancak millet ile bütünleşme yoluna giderek mümkün olabileceğini vurgulamıştır. Milletin haline âşinâ olmadan millete hizmetin mümkün olmayacağını anlayan Danyal Bey, bu hususta ilmini ve marifetini arttırmaya karar verip, milletin arasına katıldı. Köy düğünlerinde, derviş ve ulema meclislerinde beyler ve ağalar ziyafetlerinde, medrese hücrelerinde vesâir her türlü içtimada bulunup, az söyleyip çok dinleyip birkaç sene âmeli dersler aldı. Her zümrenin yahşı cihetlerini ve uygunsuz hallerini görüp öğrenmiş, millî zaafın neden ibaret ve milletin neye muhtaç olduğunu anlamıştı.
Gaspıralı’nın ilk yazı ve makalelerini İstanbul’da kaleme alması hasebiyle onun fikir hayatın şekillendiren en önemli şehrin İstanbul olduğunu söylememiz mümkündür. İstanbul da ki yazıları Rusya’ya döndüğünde önemli gazetelerde yayınlanmıştır. İsmail Bey’in hayatındaki bir diğer önemli nokta ise, ilk yazılarını burada kaleme almış olmasıdır. Gaspıralı’nın İstanbul’da kaleme aldığı yazılar Moskova’da ve St. Petersburg’da çıkan gazetelerde yayınlanmıştır. 1879-1884 yılları arasında babası Mustafa Gaspirinskiy’in de destekleri ile Bahçesaray’da belediye başkanlığı yapma fırsatı bulan Gaspıralı bu görevi neticesinde yöneticilik vasfını ve yönünü geliştirmiştir. Bu ifa ettiği görev aynı zamanda girişeceği reform hareketini yönetebilme hususunda kendisine tecrübe kazandırmıştır.
USUL-Ü CEDİT’İN İLK UYGULANIŞI VE METODLARI
1884 yılında ilk Usul-ü Cedit mektebi İsmail Gaspıralı tarafından Bahçesaray’da açılmıştır. Öz çalışmaları ve düşünceleri ile desteklediği bu reformu artık uygulamaya dökülmüştür. Daha sonrasında ise civardaki önemli merkezleri gezerek bu uygulamasını yaygınlaştırmaya çalışmış bunda da başarılı olmuştur. Gaspıralı’nın bu fikrileri kısa sürede ilgi görmüş ve Bahçesaray’a önemli aydınlar ziyarette bulunmuştur. Bunun üzerine Kafkasya, Kazan ve Türkistan’ın uzak bölgelerinden usuI-i cediti tanımak ve öğrenmek üzere öğretmenler ve mollalar Bahçesaray· a gelmeye başladı l ar.
Gaspıralı ilk Usul-ü Cedit mektebinde hızlı okuma yazma yöntem Usul-ü Savtii adını verdiği yöntem ile kırk günde okuma yazma öğretme programını uygulamıştır. Yine “Hoca-i Sıbyan” adlı kaynak kitapları kendisi yazarak Usul-ü Cedit mekteplerinde okuyan öğrencilere ders kitabı niteliğinde dağıtmıştır. Ders kitaplarında metinler edebi, felsefi, dini, sağlık içerikleri şeklinde bölümlendirilmiştir. İlk kurulduğu yıllarda bu mektepler Rus hükümeti tarafından herhangi bir pozitif veya negatif tepki almamıştır. Ancak Usul-ü Cedit mektepleri yaygınlaştıkça Rus hükümeti bu okulların işleyişini sorgulamaya ve araştırmaya başlamıştır.
Usul-ü Ceditin iç dinamiğine ve işlerliğine inceleyecek olursak: Bir öğretmen otuzun, kırkın üstündeki sayılarda öğrenciler ile ilgilenmek zorunda bırakılmamalıdır. Bireysel gelişim değil grup halinde gelişim önemsenmelidir. Günde maksimum ders sayısı beş, teneffüs sayıları on dakika olmalıdır. Öğrenciye okuma yazma öğretildikten sonra Türkçe yazım kuralları ancak daha sonra Rus ve Arapça kuralları öğretilmelidir. İlk önce harfler ve heceleme öğretilmelidir. Eski usule göre alfabenin hepsi birden değil bölünerek verilmelidir. Harfler iyice öğretildikten sonra yazı yazmaya başlanmalıdır. Bu şekilde harfler unutulmayacaktır. İlk etapta yazı kötü de olsa yazı güzelliği daha sonraki aşamalarda verilecek olan güzel yazma dersleri ile geliştirilecektir. Ayrıca harflerin başta orta ve sonda yazılışları iyi kavratılmalıdır. Harf ve ses çıkışları iyi öğretilmelidir. Okuma hususunda öğrenci okuduğunu anlayıp anlamadığı kontrol edilmeli ve anladıklarını ifade etmesi ölçülmelidir. Bu çalışmalarla beraber öğrenciye periyodik olarak seviye belirtici belgeler sunulmalıdır. Beş yıllık temel eğitimin sadece iki yıla indirilip kalan üç yılda öğrenciler farklı sanat ve ilim alanları ile meşgul edilmelidir. Öğrencilere her bir dersten sınav uygulanmalıdır. Cuma günleri ders yapılmayıp, yaz tatillerin de dersler hafifletilmeli ya da okul kapalı olmalıdır. Sınıf ortamı her daim hijyenik, ferah tutulmalıdır. Ezberci eğitim yerine öğrencinin algı ve yorum kapasitesi artırılmalıdır.
USUL-Ü CEDİTTEN CEDİTÇİLİĞE GİDEN YOL
Usul-ü Cedit hareketinden önce Kazan Türkleri arasında önemli bilginlerde eğitimin Türkçe yapılması hususunda görüşler bildirmiştir. Bu isimlerin başında gelen kişi Abdünnnasır Kursavi olmuş, Kadı Rızaeddin, Şehabeddin Mercani gibi önemli bilginler Ceditçilik hareketine ilerleyen süreçte fayda sağlayanlar arasında yer almıştır. Usul-ü Cedit sadece Rusya’da yayılmamış kısa sürede Türkistan ve Azerbaycan topraklarına da dahil olmuştur. Azerbaycanlı ilim adamı Hasan Zerdabi Azerbaycan’da Türkçe eğitim meselesini baş mesele haline taşımıştır. Zerdabi Azerbaycan’da ilk kız orta okulunu açmış aynı zamanda yenilikçi fikirlerinin sirayet etmesi adına “Ekinçi” adlı gazeteyi yayınlamıştır. Böylece bu akım başta Bakü olmak üzere Nahcıvan ve diğer önemli merkezlere yayılma şansı bulmuştur. Azerbaycan ve çevresinde önemli Ceditçi aydınlar yetişmeye başlamıştır.
Usul-ü Cedit Türkistan’da ise ilk etapta fazla rağbet görmemiştir. 1893 yılında bu ilgi azlığını giderebilmek ümidiyle Gaspıralı bölgeye seyahat etmiştir. Fakat bu seyahatten sonra da 1900’lere kadar bir değişiklik gerçekleşmemiştir. Türkistan’da Ceditçilik ancak 1900’lerden sonra rağbet görmüştür. Bu değişime Mahmud Behbudi, Münevver Kari Abürreşid ve İşan Hoca Hani gibi önemli isimler öncü olmuştur. Bu geç etkileşimin sebebi olarak ise Kadimciler ve “emir” adı verilen feodal yöneticilerin direniş göstermesi etkili olmuştur. Türkistan’da Cedit reformunu harekete geçirecek olan gelişme Tercüman gazetesi ve Cedit hareketini savunan gazete ve dergiler olmuştur. Türkistan’da ilk Cedit okulları 1897’de Andican (kaynaklarda farklı tarihler geçmektedir), 1898’de Semerkand ve Tokmok’da açılmıştır. Ancak bu açılan okullar ve girişilen reforma rağmen Türkistan topraklarında usul-ü cedit diğer merkezler Kazan, Bahçesaray’a oranla başarılı olamamıştır. Bu başarısızlığın ana nedeni Kadimci anlayışın bölgede zirvede olmasıdır. 1910 yılında Rusya’da 5000 civarına yakın Usul-ü Cedit okulu açılırken Türkistan sınırlarında bu sayı 100’e dahi ulaşamamıştır. Ancak basın etkinliği konusu da bu hususta belirleyici olan bir meseledir. Öyle ki bu dönemde 1905 Rus ihtilaline dek Rusya’daki Müslümanlar tarafından yayınlanan on iki gazete ve bulunmaktadır. Bunlardan yarısı Azerice iken dördü Kazan ve Kırım Türkçesi olup Kazak ve Özbek dillerinde ise sadece birer dergi yayınlanmıştır. Hatta bu birer sayıdaki Kazak ve Özbekçe yayınlar Rus hükümetinin denetimindeki vilayet gazeteleri olması dikkat çekici bir husustur. 1906 yılı sonrasında ise Türkistan’da Ceditçi basın etkisini artırmıştır. Önemli sayıda dergi ve gazete yayınlanmıştır. Türkistan‘da 1906’dan itibaren Cedidci neşriyatta bir artış görüldü. Terakki, Hurşid, Şöhret, Asya, Buhôrô- yı Şerif, Turan, Semerkand, Sadô-yı Fergana, Sadô- yı Türkistan, Kazak ve Balapan gazeteleri. Ayna, Islôh ve Yurt dergileri bu dönemde yayımlandı.
Gaspıralı Usul-ü Cedit hareketini farklı coğrafyalara yaymak amacıyla hem Rusya hem de Rusya dışında önemli kongreler düzenlemiştir. Gaspıralı, Rusya dışında, Müslümanların ve Türklerin birliğini ve gelişmesini sağlamaya yönelik konferanslar vermiş. Müslümanların bulundukları ülkelerin ekonomik hayatına katılması yoluyla ancak gerilikten kurtulacaklarını ve güçlü birer topluluk olacaklarını söylemiştir. Mısır’da da büyük bir kongre hazırlığına girişilse de sonuç elde edilememiştir.
CEDİTÇİLİĞE MUHALEFET
Sonraki süreçte ise Cedit reformu Rus hükümetince uygulanacak siyasi muhalefetin öncesinde Rusya Müslümanlarının İslam’ın çatısı altında birleşmesi gerektiğini savunan ve bu reform ile halkın Ruslaşacağını düşünen Kadimciler tarafından da muhalefete uğramıştır. Rus hükümeti Usul-ü Cedit okullarının açılmasına alenen karşı koymuyor ancak bu okullara maddi yahut manevi destek de sağlamıyordu. Rus hükümeti bu dönemde Usul-ü Cedite karşı yapılan haber ve yayınlar yolu ile pek çok mektebi kapatma yoluna başvurmuştur. Burada amaç Usul-ü Cedit okullarının içerisinde harekete geçmekte olan Türkçü düşünceyi bastırmak olmuştur. Rusya sınırlarında Usul-ü cediti savunan pek çok sosyalist ve Batıcılar bulunmuştur. Kadimciler ve Ceditçiler arasında ki bu çekişme Kadimcilerin başarısı ile neticelense de Kadimcilerin tavrı usul-u cediti oldukça yavaşlatmıştır.
Usul-ü Cedit hareketi ve Ceditçiler; medreselerin ıslah faaliyetleri, kadının toplumda eğitimde değerinin artırılması konularında başarılı olsalar da siyasi açıdan Rus hükümetinin olumsuz uygulamalarına maruz kaldılar. Bir kısım Ceditçi ise 1905-1917 arası dönemde siyasi olarak faaliyetler yürüttüler. Kuşkusuz bu durum onların başarısını azaltacak bir diğer gelişme olmuştur. Rus sınırları içinde ki sosyalistler ile yakınlaşmaları Kadimciler tarafından aşırı solculuk ve hatta dinsizlik ile suçlanmalarına kadar varacaktır. Hatta Ceditçilerin sosyalistler ile yakınlaşması Çarlık Rus yanlılarının da Ceditçilere karşı olumsuz tavırlarını artırmıştır. 1912 senesinde çok sayıda Ceditçi öğretmen hapise atılmıştır.
Tüm toplumlara kendi verileceğini bildirerek ortaya atılan Bolşevizm çerçevesinde Rusya müslümanları bu ideolojiden kendi çıkarlarına göre faydalanabileceklerini düşünmüşlerdir. Bolşeviklerin ideolojisi henüz tam netlik kazanmadan evvel pek çok Cedidtçi Bolşevik partilerine katılarak belirli idealleri doğrultusunda faaliyetlerini sürdürmüştür. Ekim Devrimi sonrasında da Kazan Müslümanları aktif siyasi rollerini sürdürmüştür. Kazanlı Sultan Galiev Millyetler Halk Komiser yardımcılığına kadar yükselip bu görevi ifa etmiştir. Galiev Marksist ideolojiyi ve sınıf ayrımı meselesini yeniden yorumlamış, ezilen toplumların ezen toplumlar ile savaşımı şeklinde bir görüş ortaya koymuştur. Bu hususta Rus sosyalistliğine karşı Turancılığı savunarak Bolşevik partisi içinde bir Müslüman fraksiyon kurmuştur.
Başlangıçta bir eğitim reformu ve aydınlanma hareketi olarak tezahür eden usul-ü cedit zamanla Ceditçi hareket olarak bir siyasi yapılanmaya da evrilmiştir. Rusya’da yaşayan Türklerin istiklal mücadelesinin politikası olmuştur. 1930 sonrasında Rusya’da siyasi gücü ele geçiren Stalin hükümeti Bolşevik partisi içinde bulunan Müslümanları hedefine almıştır. Devletin kademelerindeki tüm düşmanları ortadan kaldırma projesi ile hareket eden Stalin hükümeti çok sayıda Ceditçi aydını katletmiştir. Öldürülenler arasında Münevver Kari, Sultan Galiev, Abdülhamit Çolpan, Abürrauf Fıtrat, Ekmel İkram gibi Cedit hareketinin önemli isimleri vardır. Stalin hükümetince yapılan bu saldırı ile Cedit hareketi ve Rusya Türkleri lidersiz bırakılmak istenmiştir. Bu dönemde sadece Azerbaycan’da yirmi bin Türk aydını katledilmiş ya da sürgüne gönderilmiştir. Hatta Stalin İsmail Gaspıralı ve Cedit hareketinin izlerini silmek adına Gaspıralı’nın mezarı üzerine binalar inşa ettirmiştir. Bir sonraki aşama da Rus hükümeti kütüphanelerde bulunan Ceditçilere ait eserleri toplatmıştır. Kütüphaneler de Ceditçilere ait baskı eser bulundurulması yasak ilan edilmiştir. Türk okulların da Ceditçilerin emperyalist güçlerin ajanı oldukları işlenmeye çalışılmıştır.
Gorbaçov döneminde sağlanan demokrasi ortamında ise Ceditçilik milli uyanış ve fikirler için kaynak oluşturmuştur. Bu dönemde Rusya Türklerinin bir hedefi de Ceditçilerin itibarını geri kazandırmak olmuştur. Kırım, Kazan ve Azerbaycan Türkleri arasında ortaya çıkan Milli Uyanış hareketinin kökünü Ceditçilik oluşturmuştur. 1991 yılında Kırım Türkleri İsmail Gaspıralı ve Cedit hareketi adına bir sempozyum düzenleyip, Gaspıralı adına bir anıt inşası konusunda görüş bildirmişlerdir. Tatat İçtimai Özegi ise katledilen Ceditçilerin eserlerini yayınlamaya devam etmiştir. Azerbaycan’ın Halk Cephesi Partisi köklerini Ceditçilik hareketinden almıştır. Özbekistan’daki Erk Partisi gibi önemli siyasi oluşumların da temelinde de yine Ceditçilik hareketi bulunmaktadır. Cedit hareketinin Osmanlıda ki reformlardan etkilendiği de aşikardır. Öyle ki Ceditçiliğin liderlerinin pek çoğu İstanbul’da eğitim alan kişilerdir. Bu kişiler ideoloji olarak da Gaspıralı’nın Türk birliği olan Pantürkist ideolojisini benimsediler.
Rusya merkezli başlayan eğitimsel bir reform olan Usul-ü Cedit okuma yazma, fenni ve sosyal bilimler, sanat ve kültürel alanlarda Rusya Türkleri içerisinde zamanla bir trend haline gelmiş ve bu sayede dinamik ana dilde sorgulayan, modern bir sistem halini almıştır. Eğitimin aydınlatıcı gelişmelerinden mütevellit ortaya çıkan Ceditçi aydın sınıfı zamanla Rus topraklarında sosyal, siyasal ve kültürel açıdan ön plana çıkmıştır. Rusya Türkleri arasında başlayan bu reform zamanla Azerbaycan ve Türkistan topraklarına da karışarak büyük bir alana nüfuz etmiştir. Orta Asya’dan beri bağımsız yaşayan Türkler arasında Ceditçi hareketin görülmesi Türklerin sadece siyasi olarak değil ilim ve kültürde de öz diline, gelişimine verdiği önemi Ceditçi hareket ile bir kez daha ortaya koymuştur. Kırım da Tatar Türkleri arasında 1905-1916 yılları arası başlayan Milli Uyanış hareketi de Cedit hareketi sayesinde tezahür etmiş ve nüfuzunu genişletmiştir. Özellikle kız çocuklarının okutulması da eğitime yeni bir boyut ivme kazandırmıştır. Ceditçilik hareketi eğitim sayesinde örgütlenen Türkler arasında 19.yüzyılda Osmanlı topraklarında ortaya çıkacak olan Pantürkist ideolojinin de ilk köklerini oluşturmuştur. Mustafa Kemal Atatürk, İsmail Gaspıralı, Hüseyin Nihal Atsız, Mehmet Akif Ersoy gibi aydın ve bürokratlar Pantürkist ideolojinin ileri dönemde savunucuları olmuştur.
ERDEM SELİMLER
KAYNAKÇA:
PINARER Ataalp Kadir, İsmail Gaspıralı ve Kırım Tatar Milli Hareketi, 72 Tasarım, İstanbul, 2014
EKİNCİ Yusuf, Gaspıralı İsmail,Ocak Yayınları, Ankara, 1997
AKYOLTaha, “Cedidcilik”, Türkiye Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi, TDV Yayınları, C.7, İstanbul 1993
ALLWORTH A.Edward, The Tatars of Crimea: Return to the Homeland, 1998
ORTAYLI İlber, Çarlık Rusya’sında Türkçülük Hareketleri ve Gaspıralı İsmail Bey, Milliyetçi Türk Kadınları Derneği Yayınları, Ankara, 1968
Makalenin Aslı İçin Bkz. Yenisayi.com/İsmail Gaspıralı ve Ceditçilik Hareketi
Dr. Ataalp PINARER'in İsmail Gaspıralı Kitabı için: https://play.google.com/store/books/details/Dr_Ataalp_PINARER_%C4%B0SMA%C4%B0L_GASPIRALI?id=rLfPDwAAQBAJ&hl=tr
1003 Görüntülenme Sayısı